Çocukların hakkında en çok soru sorduğu kavramlar ve temalar nelerdir ? Çocuğun yaşının, soyut kavramları algılama tarzında rolü var mı ? Çocuğun hangi kavramlar hakkında sorular soracağı, çevresinde hangi kavramları duyduğuna ve karşı karşıya kaldığı olaylara göre farklılık gösterir. Yaşanan bir kaybın ardından çocuğun ölümü merak etmesi ve sorgulaması ya da dinsel bir törende duyduğu Tanrı kavramını anlamlandırmaya çalışması doğaldır. Gelişim aşamalarına paralel olarak, çocukların ilk sorguldıkları şey cinsiyet farklılıklarıdır. Çocuklarda cinsiyet farklılıklarıyla, yani kız ve erkek çocukların vücutlarındaki farklılıklarla ilgili soruları 2. yaşta belirginleşirken; doğum ve cinsellikle ilgili soruları 3. ve 4. yaşlarda başlar. Bu yaşlarda çocuklar,"ben nereden geldim?","nasıl doğdum?"
Çocukların merak ettiği ve keşfetmeye çalıştığı bir diğer kavram da Tanrı kavramıdır.Çocuklar genellikle 4 yaşından itibaren Tanrı hakkında fikir yürütmeye başlar.4-7 yaşlar arasındaki çocukların Tanrı imgelemi, kendi gelişim aşamalarına ve zihinsel kapasitelerine uygun olarak somutlaştırma ve insanlaştırma şeklindedir;yani tanrıyı, "gökyüzünde oturan yaşlı ve sakallı bir dede" olarak hayallerinde canlandırırlar.7-10 yaş arasındaki çocuklar ise,Tanrı'nın hala "gökte oturduğunu" düşünmekle birlikte yavaş yavaş ona insanüstü bazı özellikler ve bir yücelik de atfetmeye başlar.10-12 yaşlarından sonra da çocuklar gelişim süreçlerine paralel olarak daha soyut ve kompleks bir yaklaşım kazanırlar ve Tanrı'yı her an her yerde var olan soyut bir kavram olarak algılamaya başlarlar.
Tanrı inancını veya dinsel kavramları çocuğa aktarmak ya da aktarmamak anne ve babanın özel ve subjektif tercihine bağlıdır;bu bizim uzmanlık sınırlarımız içine giren bir konu olamaz.Ancak belki şu noktayı vurgulamak önemli olabilir;eğer çocuğa Tanrı kavramını öğretilmek tercih edilirse; Tanrı'yı; kızan, yargılayan veya cezalandıran bir varlık olarak değil; koruyan, destekleyen, hoşgören, seven ve ödüllendiren bir varlık olarak aktarabilmek önemlidir. Olumlu bir çerçevede tanımlanmış Tanrı kavramı ya da dinsel inanç; çocuğa güven, güç ve destek verebilecek nitelikte olabilir; aynı zamanda da ahlak, erdem, sevgi ve saygı gibi belirli sosyal değer ve normları kazanmasında yardımcı olabilir. Anne babalar kaç yaşından sonra çocuklara bu tür kavram ve temaları öğretmeli ? Burada izlenecek yol ne olmalı ?
Çocuklarla sözel iletişim kurulabildiği andan itibaren, yönelttikleri ilk sorularla birlikte bu kavram ve temalar hakkında konuşulmaya başlanabilir. Çocukların sorduğu sorulara yapılan açıklamalarda somut, net ve mümkün olduğunca az sözcükle oluşturulan ifadeler kullanılmalıdır. Yapılan açıklamalar ve verilen cevaplar; çocuğun yaşına, buna bağlı zihinsel, düşünsel ve duygusal gelişimine ve sosyokültürel altyapısına uygun olarak yapılandırılmalıdır.
Soruları cevapsız bırakmak, çocuğu belirsizlikle baş başa bırakmak anlamına gelir; bu da korku, kaygı, suçluluk, utanç ve tedirginlik duygularına neden olur. Çocuklar sorularına cevap aldıklarında rahatlar ve güvende hissederler; aynı zamanda da, soru sormak, sorgulamak ve bu yolla hayatı ve dünyayı keşfetmek yolunda cesaret ve destek bulurlar.
Ölümü nasıl anlatmalı ? Çocuk ölümü yadsırsa nasıl davranmalı?
Çocuk için, ölüm kavramı genellikle bir yakınının kaybı ile gündeme gelir; ölüm ve yokoluş tıpkı doğum ve varoluş gibi çocuğun ilk sorguladığı ve anlamlandırmaya çalıştığı kavramlar arasında yer alır.
3-4 yaşlarına kadar, çocuklar ölümü uzun bir uyku olarak algılarlar ve ölenlerin tekrar uyanacağını ve hayata devam edeceğini düşünürler. Bu, oyunlarında da çok net gözlenebilen bir özelliktir; oyun içinde bir kahramanın öldüğünü söyledikten birkaç dakika sonra onu yeniden oyuna dahil ederek devam ederler. Ancak 5-6 yaşlarından itibaren ölümün geri dönüşü olmayan bir kayıp olduğunu kabullenmeye başlarlar. Bu yaş grubundaki çocuklara ölüm, doğadaki örneklerden yararlanarak, bitki ve hayvanların yaşam döngülerinden yola çıkarak açıklanabilir. Daha büyük yaşlarda ise açıklamalar daha farklı ve detaylı olabilir.
Ölüm; çocukla sözel iletişim kurulabilen zamanlardan itibaren saklanmamalı; gerçek, yaşına uygun bir açıklamayla çocukla paylaşılmalıdır. Bir kayıp ve ölüm karşısında çocuk, cevapsız sorularla ve belirsizliklerle karşı karşıya bırakılmamalıdır. Ölümün ardından gelen yas süreci oldukça karmaşık bir süreçtir. Çocuk; ölen kişiye, kendine ve geride kalan diğerlerine karşı kızgınlık, öfke, saldırganlık ya da suçluluk duygularını yönlendirebilir. Terkedilmişlik, yalnızlık ve buna bağlı korku ve kaygı hisleri yoğunlaşabilir; çocuk diğer yakınlarını ve sevdiklerini de kaybetme korkusu yaşamaya başlayabilir. Çocuk için baş etmesi zor ve karmaşık olan bu duygular, bir süre belirgin uyum bozukluklarına ve davranış problemlerine neden olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki her çocuğun algısı ve buna bağlı tepkisi farklı olabilir; önemli olan her çocuğun subjektif algısını, yorumunu ve deneyimini tanımlayabilmektir. Klinik çalışmalarımızda, çocuğun duygularını, algı ve yorumlarını, yaptığı resimlerden, oyunlarda canlandırdığı karakterlerden ve yarattığı hikayelerden yararlanarak tanımlar; ve yine bu sembolik yollarla çocuğun belirli duygu, düşünce ve davranışlarını yeniden yapılandırmaya çalışırız.
Ölümün ardından evdeki matem ortamı uzun süre sürdürülmemeli ve yaşanan kayıp nedeniyle çocuğa karşı aşırı koruyucu bir yaklaşım benimsenmemelidir. Günlük rutin hayat ve eski ilişkiler mümkün olduğunca aynı çizgide korunmalı; aile içindeki destek sistemleri harakete geçirilerek çocuğun boş ya da yalnız geçireceği zamanlar değerlendirilmeye ve paylaşılmaya çalışılmalıdır. Konuyu kapamak ya da ölen kişi hakkında konuşmaktan kaçınmak yerine; çocuk duygu ve düşüncelerini ifade etme konusunda cesaretlendirilmeli ve desteklenmelidir. Ölen kişiyle yaşanan olumlu anılar ve özellikler vurgulamaya çalışılmalıdır. Çocuğu cenazeye götürmeli mi ?
Bu noktada çocuğun yaşı önemli bir değişkendir. 5-6 yaşlarından önce çocuklar için ölüm ve cenaze kavramları realiteyi yansıtır ölçüde net olamayacağı için, cenazeye katılmaları çok anlamlı değildir. 6-7 yaşından itibaren, ölüm kavramının biraz daha netleşmesi ve anlam bulması ile birlikte çocuklar cenazeye götürülebilir. Ancak burda en önemli olan unsur; çocuklara, olacakları net bir biçimde önceden anlatmaktır. Adım adım neyle karşılaşacaklarını anlatmakla ve yaşayacakları şeylere hazırlamakla, çocukların olası yorumlarına belli sınırlar getirilmiş olur. Anne babalar bu konuda zorlandıklarında zaman zaman profesyonel bir yardıma başvurabilirler. Böyle bir terapötik destek sürecinde, oyun terapisi aracılığıyla çocuğun duygularını güvenli bir biçimde dışa vurmasına yardımcı olurken bir yandan da çocuğu yaşayacağı sürece ve bu sürecin getireceklerine hazırlarız. Bu da çocukların daha güvenli ve rahat hissetmelerine; ve ölümün ardından gelen korku, kaygı, öfke, üzüntü ve yalnızlık gibi karmaşık duygularla baş etmelerine yardımcı olabilir.
Uzman Klinik Psikolog
Serap ALTEKİN
http://www.dokudanismanlik.com
No comments:
Post a Comment